Samsun 1 Şubesi

Çocukların elinde silah değil, kalem olmalıdır

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Diyarbakır’dan yükselen terör karşıtı sesin, vicdanın, ahlakın, fıtratın sesi olduğunu ifade ederek, “Sendika olarak, başka bütün mülahazaları bir kenara bırakarak, sadece ve sadece fıtratın sesine kulak vermek, ahlaki çağrıya ses vermek için annelerimize destek olduk. Mazlum annelerin evlat hasretini dindirmek için hepimiz sorumluluk almalıyız ve daha da önemlisi yeni evlat acılarının önüne geçmek zorundayız. Necmettin öğretmenini, Aybüke öğretmenini kaybetmiş, bunun gibi yüzlerce kardeşini yitirmiş bir kitleyiz. Biz bu acıyı biliyoruz, bu yürek yangınını tanıyoruz. Bu yangının terörü, terörizmi, vicdansızlığı, namussuzluğu yakıp yok edecek güçte olduğunu da biliyoruz. Eğer bu ülkede terör bitecekse, bunu annelerin samimi direnişi, yürekliliği ve merhameti bitirecektir” dedi.


 

Eğitim-Bir-Sen 9. Bölge Toplantısı Adıyaman, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Kilis, Gaziantep, Malatya teşkilatlarının katılımıyla Adıyaman’da Genel Başkan Ali Yalçın’ın açılış konuşmasıyla; 10. Bölge Toplantısı Diyarbakır, Tunceli, Elazığ, Mardin, Şırnak, Siirt ve Batman teşkilatlarının katılımıyla Diyarbakır’da Genel Sekreter Latif Selvi’nin açılış konuşmasıyla başladı. Sendikal çalışmaların, yapılacak faaliyetlerin, toplu sözleşme sürecinin, eğitim ve eğitim çalışanlarının gündeminin konuşulduğu, istişarelerin yapıldığı, eğitim programlarının gerçekleştirildiği toplantılar, Genel Başkan Ali Yalçın’ın Diyarbakır’daki kapanış konuşmasıyla sona erdi.



Biz meseleye yürek veçhesinden, insani zaviyeden bakıyoruz

Şube başkanları, yönetim kurulları, denetleme ve disiplin kurulu üyeleri, ilçe temsilcilik yönetimleri ve kadın komisyonlarının katıldığı toplantılarda konuşan Ali Yalçın, okulda olması gereken çocukları kaçırıp eline silah veren terör örgütlerine karşı annelerin Diyarbakır’da isyan bayrağını açtıklarını belirterek, “Vicdanın sesine ne roketlerin ne kurşunların işlemediğini gösterdiler. Bu annelerimiz de tıpkı Yasin Börüler, Necmettin ve Aybüke öğretmenler gibi terör kurbanı. Ne siyaset ne sivil toplum örgütleri ne de başka bir güç annelerin bu eylemi kadar etkili olabilirdi. Çünkü anne demek siyasetten, ideolojiden bağımsız saf vicdan demektir. Diyarbakır’dan yükselen ses, vicdanın, ahlakın, fıtratın sesidir. Biz bu meseleye yürek veçhesinden, insani zaviyeden bakıyoruz. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen olarak, başka bütün mülahazaları bir kenara bırakarak, sadece ve sadece fıtratın sesine kulak vermek, ahlaki çağrıya ses vermek için annelerimize destek olduk” ifadelerini kullandı.

Mazlum annelerin evlat hasretini dindirmek için herkesin sorumluluk alması gerektiğini vurgulayan Yalçın, “Daha da önemlisi, yeni evlat acılarının önüne geçmek zorundayız. Evladı kaçırılan ve ölümün eşiğine bırakılan o çocuklar bizim çocuklarımız.Her gün her saat ölüp ölüp dirilen anneleri görmezden gelemeyiz. Her zaman diyoruz;terörün inancı, dini, mezhebi olmaz. Terör, çocuk, yaşlı ya da kadın dinlemez” şeklinde konuştu.


 

Çocukların yeri okuldur

PKK’nın, terörü bitirecek olan şeyineğitim olduğunu bildiği için hedefe eğitimi ve eğitim yaşındaki çocukları koyduğunu dile getiren Yalçın,sözlerini şöyle sürdürdü: “35 yılda 20 bin civarında 18 yaş altı çocuk dağa çıktı/çıkarıldı. Bu çocukların çoğu çatışmalarda öldü. Dağa kaçırılan çocuklar arasında ilkokul yaşında olanlar bile var.2013-2015 yılları arasında, iki yıl içerisinde PKK, 18 yaşından küçük 2 bin 52 çocuğu kandırarak dağa kaçırdı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Çocuk Asker Kullanımını Durdurun Koalisyonu, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Koruma Konvansiyonu gibi uluslararası kuruluşların raporlarında da PKK’nın çocukları silahlandırması açık bir şekilde yer alıyor.”



 

150’den fazla öğretmen katledildi

Bugüne kadar 150’den fazla öğretmenin PKK tarafından katledildiğine dikkat çeken Yalçın, “Çukur teröründe bölgede on binlerce okul çağı çocuk eğitimdenmahrum bırakıldı. Çatışmalı bölgelerde bazı okullar eğitim yılı boyunca hiç eğitim veremedi. Yüzlerce okul örgüt üyeleri tarafından tahrip edildi. Okul boykotlarıyla çocuklar eğitimsiz bırakılmak istendi. En küçük bir şeyde kınama yarışına girenler, PKK’nın cürümlerinde suspus oldular. O nedenle diyoruz ki ne ABD ne AB ne de başka bir emperyalist ülkeannelerin, babaların bu acısını anlayamaz.Çünkü onların çıkarı bizim birbirimize düşmemize, daha fazla fakirleşmemize, bu bölgede daha fazla kan akmasına bağlıdır. Onların derdi, burayı daha fazla sömürmek, İsrailbaşta olmak üzere, çıkar ortaklığı yaptığı devletlerin ve kuklaların güvenliğini sağlamak, bunun için de taşeron örgütler üzerinden vekâlet savaşları yürütmektir. Onların derdi, PKK ve benzeri tüm örgütleri emperyalist emelleri için kullanmak, Müslüman Kürtleri emperyalizmin çıkarlarına kurban etmek. İşte bugün bu oyuna en büyük, en etkili, en sahici itirazı Diyarbakır’daki annelerimiz gerçekleştiriyor. Eğitimciler olarak, Necmettin öğretmenini, Aybüke öğretmenini kaybetmiş, bunun gibi yüzlerce kardeşini yitirmiş bir kitleyiz. Biz bu acıyı biliyoruz. Biz bu yürek yangınını tanıyoruz. Bu yangının terörü, terörizmi, vicdansızlığı, namussuzluğu yakıp yok edecek güçte olduğunu da biliyoruz. Ve biliyoruz ki bu ülkede terör bitecekse, bunu annelerin samimi direnişi, yürekliliği ve merhameti bitirecektir” ifadelerini kullandı.



PKK neyse FETÖ odur, aynı merkeze hizmet ediyorlar!

“Biz ülkemize, ülkemizin insanına, tevarüs ettiği medeniyete, taşıdığı inanca yönelen her türlü tehdidin karşısında olduk, olmaya da devam ediyoruz. Adına, sanına, ideolojisine, amacına bakmadan terörü topyekûn reddediyoruz. Bizim için PKK neyse DAEŞ odur, FETÖ odur” diyen Yalçın, şunları söyledi: “Aynı merkeze hizmet, aynı millete ihanet ediyorlar. FETÖ, milletin inancını kullanarak millete ihanet etti, emperyalizmin taşeronluğunu yaptı, milyonlarca insanı mağdur etti, en sonunda ihaneti darbe teşebbüsüne kadar ileri taşıdı. Ama o da karşısında milleti, milletin yiğit evlatlarını buldu.15 Temmuz’da bu millet, bu ülkenin emperyalizme peşkeş çekilmesine müsaade etmedi. Memur-Sen ve bağlı sendikalarımızla 15 Temmuz gecesi meydanları işgalcilere, hainlere dar ettik. O gece okyanus ötesinden planlanan bu hain darbe girişimi başarılı olsaydı, Türkiye bir kaosa, bir karanlığa uyanacaktı. O gece ser verdik ama ihanete geçit vermedik.250 şehide ve 2 binden fazla gaziye rağmen ‘kontrollü darbe’ diyen bir zihniyete karşı da mücadele ettik. Dünyanın yüzden fazla ülkesinde FETÖ gerçeğini anlattık ve kara propagandayı püskürttük.O gün ne kadar müteyakkız idiysek bugün de aynı his ve bilinçle teyakkuzdayız. Biz aynı mücadeleyi FETÖ’yle mücadelede mağdur olanlar için de gösterdik ve FETÖ mağdurlarının görevlerine iadesi için çalışmalar yaptık.Asılsız ihbara dayalı olarak açığa alınan ve soruşturma neticesinde aklanan kamu görevlileri eski görev yerine iade edilmeli, dedik.Bugün de aynı çağrıyı yapıyoruz ve mağduriyetlerin tamamen sonlanması için çabamızı sürdürme kararlılığını ifade ediyoruz.”



 

Rotary ne okula yaklaşmalı ne öğrenciyle yakınlaşmalı

Kamuoyuna yansıyan bazı haberlere göre rotaryenlerin Millî Eğitim Bakanlığı ve okullarla teması artırmaya yönelik çalışmalar yaptığına, hatta daha da ileri gidip ‘Rotary Okulda’ temasıyla bakanlık ve millî eğitim müdürlükleriyle ikili görüşme ve iş birliği içerisine girdiğine dikkat çeken Yalçın, şunları söyledi: “Rotaryenler, lionslar ve elbette masonlar yine okullara, çocuklara, eğitime ve milletin değerlerine el atmanın peşindeler. Bunların ne okullara yaklaşmasına ne de öğrencilerle yakınlaşmasına izin verilmemelidir. İş birliği protokolü imzalama davetlerine icabet edilmemeli, kısaca, tuzağa düşülmemelidir. 28 Şubat’ın devamında okullarda bakanlık talimatıyla cirit atan, resmî sürecin öznesi hâline gelen bu yapıların okullardan eli ayağı çekilmişken ne oldu da müjde verir gibi ‘Rotary Okulda’ diye tekrar çığlık atıyorlar. Millet olarak, kökü dışarıda masonik yapılardan çok çektik. Ülkemizi bölmek isteyen terör örgütlerine, milletimizi yok etmek isteyen sivilimsi yapılanmalara artık fırsat verilmemelidir. 15 Temmuz’da millet tekrar bedel ödemiş ve başı dışarıda yapılara karşı bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu tür yapıların ve yapılanmaların okullara sızmaması, çocuklarımıza el uzatmaması için yetkililer hassas davranmalı, rotaryenlere ve diğer masonik örgütlere okulların kapısını, çocukların zihin dünyasını sımsıkı kapatmalıdır.”



 

Sözleşmeli, ücretli, vekil gibi uygulamalara son verilmelidir

Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere, kalkınmada öncelikli yerlerin en büyük sorununun öğretmen açığı olduğunu vurgulayan Yalçın, “Yıllardır bu soruna dikkat çekiyoruz. Eğitim çalışanlarının söz konusu bölgelerde uzun süre kalmalarını sağlayacak uygulamalara, teşviklere ihtiyaç olduğunu dile getiriyoruz. Sözleşmeli, ücretli, vekil, fahri gibi kamudaki bütün kadrosuz istihdam türleri kaldırılmalıdır, diyoruz. Çünkü hiçbir işverene ama özellikle de devlete, ucuz ve iş güvencesiz çalıştırma yakışmaz. Ucuz ve güvencesiz hizmet alımı emek sömürüsüdür.Kamuda her zaman statü hukukunu ve dolayısıyla kadrolu istihdamı savunduk. 4/C statüsünün kaldırılmasını sağladık. 4/C’liler 4/B’ye geçirildi ama biz 4/B’nin de tamamen kaldırılmasını, tüm kamu görevlilerinin kadrolu statüde birleştirilmesini istiyoruz” diye konuştu.

Ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına, aileleri bölen, öğretmenin zihnini ailevi sorunlarla meşgul eden, aynı işi yapanlar arasında sosyal hiyerarşi üreten, hak ve ücretlerde haksızlıklara fırsat veren sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son vermesini isteyen Yalçın, iş güvencesi için, eşit işe eşit ücret için, çalışma barışı için, emekte performans, hizmette yüksek kalite için, bütün kamu sisteminin kadrolu istihdamda birleştirilmesi, adaletsizliklere son verilmesi çağrısında bulundu.



 

Öğretmen açığı ancak teşvik sistemiyle kapatılabilir

Ali Yalçın, istihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik sisteminin bir an evvel hayata geçirilmesindefayda olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “İstihdamda güçlük çekilen yerlerde kadro istikrarının yolu sözleşmelilikte değil, teşviki yöntemlerden geçmektedir. Biz, yıllardır, öğretmenlere zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde, illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesini öneriyoruz. Mezkûr bölgelerimizin eğitimde en büyük sorunu istihdamda istikrardır. Bu bölgeler için istihdamda istikrar, kalkınmanın da anahtarıdır. Bu yönüyle de teşvike dayalı kadrolu istihdamı önemsiyor ve öneriyoruz. Mutlu, yerinden ve işinden memnun öğretmenler demek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde eğitimde kalitenin ve başarının artması demektir.”