Samsun 1 Şubesi
396 | | | 10-06-2019
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Ramazan ÇAKIRCI

Eğitim-Bir-Sen, mitos ve efsane imalatçısı, köksüz ideolojik hareketlerin sosyolojisini kurmaya çalıştığı bir dönemde, kadrolarını birbirine aktararak biriktirdiği alın teriyle ve zihin devrimiyle zor şartları aşarak; diriliş ve direniş fikrinden aksiyona, dernekten sendikaya inkılâp etmiş, kendi dilini ve sosyolojini kurarak örgütlü mücadelesini zirveye taşımış, oradan yeni ufuklara yönelmiş, emeğin ve umudun buluşmasıdır.

Emek mücadelesine umut olan sendika olarak, her yıl büyüyerek, yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz. 15 Mayıs üye mutabakat metinlerini imzaladık. Büyümemizi sürdürmekle birlikte, bazı üniversitelerde yetki alarak 433 bin 819 üyeyle, eğitim hizmet kolunda örgütlenmiş kırk sendikanın toplamına 82 bin 665 fark atarak, yeni bir sayfa açtık, kendi destanımızı yeni bir safhaya taşıdık.

Emeğin ve özgürlüğün sancağını; taze güçle,  onurla ve hep çoğalarak, binyıl yenilmez denilen yapıları gerileterek burçlara dikmeye devam ediyoruz.

Dava arkadaşlarımızın ruhlarıyla yoğurduğu cümlelerle, ihmal etmeyen, sonraya bırakmayan, sorunun değil çözümün parçası olan yaklaşımla, yüksek dayanışma duygusuyla el verenlerin, omuz verenlerin, gönül verenlerin dinamizmiyle başardık. Bu büyük teşkilata emek veren, ruh veren üyelerimizi, işyeri temsilcilerimizi, üniversite/ilçe temsilcilerimizi ve şube yöneticilerimizi kutluyor, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Güncel politik dalgalanmaların sarsamayacağı zor zamanların cesur emekçileri, bu davanın, üstlendikleri mesuliyetin bilincinde oldukları için, bir an bile istirahat etmeyi düşünmediler. Kocaeli Şube yönetimindeyken hastane odasında sendika işleriyle meşgul olduğuna şahit olduğumuz rahmetli Necdet Yaşa gibi kahramanlarımızın samimiyeti, özverisi ve adanmışlığı sayesinde hak, emek ve özgürlük bayrağı hiçbir zaman zirveden inmedi.

Bizim kimliğimizin eylem ve adanmışlık ahlakını çizen öncülerimiz vardır. Biz, “Her eylem yeniden diriltir beni” haykırışıyla haksızlığa karşı direnmeyi kuruluş felsefesi olarak kabul eden kurucu genel başkanımızın asil duruşunu kurum misyonuna dönüştürmeye çalışan asil kadrolarız.

Biz, Erdem Bayazıt’ın, “Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın” dizelerini bizim için yazdığına inandık. Eskimez başkanlarımızdan Hıdır Yıldırım’ın, “Yarın hîn-i hacette davaya kaide olması için omuz aransa, onun yorgun omuzu hazırdır. Dava, şubatın soğuğunda donsa, temmuzun sıcağında yansa kavrulsa, onu yeniden gün yüzüne çıkaracak öz, onun ve emsallerinin yüreğindedir” diyerek betimlediği kahraman öncülerimiz vardır.

“Gemilerin arkasında, insanların atacağı simidi bekleyen martıları bir türlü sevemedim. Bata çıka rızkını arayan karabataklar bana hep daha sevimli gelmiştir”  diyen Erol Battal, tabiatı, sendikal bir prizmadan okumayı öğretti. Yeryüzünde alın terinden daha güçlü bir silahın olmadığını, Efendimiz, “Hiç kimse kendi el emeğinin karşılığından daha güzel bir şey yememiştir” derken övülenin alın teri ve emek olduğunu biliyorduk. Alın teri ve emeğin mücadelesiyle beraber insan olmaktan kaynaklanan haklarımızı gasbedenlerle de amansız bir kavgaya tutuştuk. Bu kavgada, vesayetçi iktidarların doğasını anlamakla kalmadık, insanlığımızın, onurumuzun, emeğimizin ve özgürlüğümüzün hiçbir kurumun, sınıfın ihsanına / ikramına muhtaç ve mecbur olmadığını gösterdik.

Sendikal hakların ancak demokratik bir sistemde kullanılabileceğini; gerçekten özgür ve bağımsız bir sendikal hareketin, insan haklarının korunduğu ve bu haklara saygı gösterildiği yerlerde gelişebileceğini, yaşayarak, mücadele ederek öğrendik.

Şimdi yeni bir toplumsal sözleşme ve sosyolojinin içindeyiz, ki bu yapı içindeki siyasi, ekonomik, kültürel bileşenler, dinamik yüzleşme ve rekabet hâlindedir. Küresel ticaretin giderek küresel bir sömürü düzenine dönüştüğü, adil bir dünyanın daha da ütopik hâle geldiği, yeni paylaşım haritalarının uygulamaya geçirildiği, tarihin çok özel bir anında yaşadığımızı biliyoruz.

Bize düşen, her şeyin değiştiğinin bilinciyle, değişmeyen değerlere ve ilkelere bağlı kalarak, zamanın ruhunu doğru okumak, doğru teşhisi yapıp doğru tedaviye başvurmak ve doğru eyleme yönelmektir.

Sendikamızı yeni nesillere umut yapan ana unsurların; usulümüzü ve üslubumuzu şekillendiren ilke ve değerlerimiz, medeniyet coğrafyamız, milletimiz ve üyelerimizle kurduğumuz güçlü bağlarımız, güçlü teşkilat yapımız olduğunu unutmamalıyız.

Bizi her daim diri tutan bir geçmişimiz var. Kendini siyaset üstü, imtiyazlı sınıf olarak tanımlayan asker-sivil bürokrasinin egemen olduğu, bu ülkede yaşayan herkesin bu yapının bir nesnesi hâline getirilmeye çalışıldığı Türkiye’de varoluş mücadelesini başlattık. Baskıcı, adaletsiz, despotik rejime rağmen her birimizde var olan bilincin dirilişe ve direnişe, hak arama formu olarak sendikal örgütlenmeye dönüşmesi kolay olmadı.

Bu mücadelemizde, Millî Eğitim Bakanlığı ve üniversite çalışanlarıyla birlikte kahramanca mücadele eden Kredi ve Yurtlar Kurumu çalışanları da vardı. Kredi ve Yurtlar Kurumu, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın merkez birimi olması nedeniyle, birlikte mücadele ettiğimiz üyelerimiz, sendikal hayatlarını artık Büro Memurları Sendikası Hizmet Kolunda sürdürecekler.

Memur-Sen çatısı altında ve Büro-Memur-Sen’de birlikte mücadele edeceğimiz bu kardeşlerimize huzurlu, saygın bir çalışma ortamı ve başarılar diliyorum. 

27 sene önce, “Herkes için adalet, herkes için özgürlük, hakça paylaşım”, “Hiçbir kurum ya da ideoloji, insan hayatından ve onurundan daha önemli değildir. Hak ettiğimizden daha azına asla razı olmayacağız!” diyerek başlattığımız mücadelenin bugünlere gelmesinde emeği geçen bütün kardeşlerime teşekkür ediyorum.

Tüm Yazılar
1 Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
2 Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
3 Ne rakipsiniz ne de refik
4 Devlet yalan söylemez!
5 Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
6 Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
7 Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
8 Uluslararası sempozyumumuzun ardından
9 Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?