Haber
2014-02-28 10:43:30
28 ŞUBAT'TA KADIN OLMAK

                                

 

28 şubat biz çalışan kadınlar için; daha önceden mahkeme kapılarını ve duruşmaları bilmezken, sürgünlerin, hakaretlerin ve görevden atılmaların adı oldu. Bizler her 28 Şubatlarda kâbuslar görür o günlerin bir daha yaşanmaması için dualar ederiz. 

Bu durum, aynı zamanda ülkemizin, hukukun eşitliği alanında kat ettiği mesafenin de önemli bir göstergesi. Dönemin siyasileri de dahil, bir zamanlar insanları hizaya çeken; zorba, despot ve militarist yaklaşımlarıyla asıl görev alanı olan TSK dışında hemen her konuya el atan, neredeyse ülkedeki herkesi fişleyen bu seçkinler, bugün gerçekten hazin durumdalar. O zorba tavırlar, kibirli, şahin bakışlar gitmiş, Kur’an’ın ifadesiyle ‘ömrün rezili’ olan yaşlılık yakalarına yapışmış. Yine Kuran’ın ifadesiyle yaratılışları baş aşağı çevrilmiş, gözlerinin ışığı sönmüş ve belleri bükülmüş…
 

Hakimin, darbeyi ‘hatırlamıyorum, bilmiyorum, aradan çok zaman geçti, nasıl hatırlayabilirim’ gibi cevaplar verenler, mahkeme önünde ‘unuttum’ diyebilirsiniz, ama bakalım Allah’a da böyle bahanelerle sığınabilecek misiniz? 

Merak ediyorum, yıktığınız umutlar, kararttığınız hayatlar, geleceklerini soldurduğunuz insanlar aklınıza gelip yaptıklarınızdan dolayı hiç rahatsızlık duydunuz mu acaba? Oysa bizlerin uğradığı zulümler, yaşadığı acılar hâlâ dün gibi canlı ve hafızalarımızda. Aradan yıllar geçmesine rağmen belleklerimizde o kadar taze ki, hatırladıkça yüreğimiz sızlıyor, içimiz ürperiyor, gözlerimiz doluyor.
 

28 Şubat davasının sanıklarından, emekli Orgeneral İlhan Kılıç’ın ifadesinde, ‘28 Şubat ile ilgili bir davanın sanığı olmaya hiç hazır değildim’ diyor. Okullarından atılan, umutları çalınan, hayatları karartılan binlerce masum insan sizin müsebbibi olduğunuz bu duruma çok mu hazırdı? Peki ya ekmeğinden aşından olan binlerce memur, öğretmen ya da askeri personel hazır mıydı işinden olmaya, sakıncalı ilan edilmeye, dışlanmaya, ötelenmeye? Bu insanlar ne suç işlemişlerdi, kabahatleri neydi ki!
28 Şubat davasında suçluların hak ettiği cezayı hızla alması gerekmektedir.  

Kimse korkmasın ve çekinmesin. Bizim amacımız rövanş almak ya da güç bende artık mantığıyla bana yapılanı benim gibi olmayana yapmak değildir. Sahip olduğumuz hiçbir değer ölçüsü böyle bir anlayışa izin vermez. Tek isteğimiz, adaletin yerini bulması ve gasp edilmiş haklarımızın sonuna kadar iadesidir. Yargılama sadece bu yaşlı ve aciz subayları değil, o sürece destek veren siyasileri, bürokratları, iş adamlarını, medya patronlarını, üniversite yöneticilerini de kapsamalıdır. Yoksa geleceği elinden alınmış gencin, memurun kaybedilmiş yıllarını hangi mahkeme kararı geri getirebilir!

30 yılı aşkın bir süredir kadınların başörtülü olarak eğitim alma, kamuya ait  işyerlerinde  çalışma ve parlamentoda siyaset yapma haklarını ellerinden alan ayrımcı yasak, nihayet son buldu. Bugün, artık hayatlarının en verimli yıllarını bu baskı ve zulümle mücadeleyle geçiren kadınlar için sevinç günüdür. Bu yasağı nasıl değerlendirirseniz değerlendirin, din, vicdan ve inanç hürriyetini engelleyen; devlet eliyle kadına yönelik en ağır psikolojik şiddet içeren bu uygulama toplum vicdanında derin yaralar açmış; kadın ile erkek arasında ayrımcılık ve eşitsizliğin bir göstergesi olan, temel insan hakları ve kadın haklarını gözardı eden bu yasak nihayet tarihin çöplüğündeki yerini almıştır.

Başörtülü kadınlar, yılların getirdiği sırtlarındaki bu yükten ve ayaklarındaki bu prangadan artık kurtulmuşlardır. Bu kadınlarımız hayatın her alanında daha etkili, daha verimli ve daha faydalı olacaklardır. Yasakların kalkmasıyla kadın istihdamının önündeki önemli bir engel de aşılacaktır. Yıllardır devlet tarafından ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören bu kadınlar, şimdi hemcinsleriyle  beraber daha eşit koşullarda  varlık gösterecektir.

Eski süreçte başörtülü kadınlar hayata bir-sıfır yenik başlıyorlar ya da tamamen dışlanıp atıl durumda kalıyorlardı. Genç kızlarımız, geleceklerini şekillendirecek mesleklerini seçerken, “Acaba başörtümle bu okulda okuyabilecek miyim? Mezun olursam başörtümle çalışabilecek miyim?” endişesini taşıyorlardı. Hayatlarının akışlarını da hep bu dayatmacı yasakları hesaba katarak belirlerlerdi. Bu yasaklar, bizlerin hayatında görünmez cam tavanlardı.

Şimdi artık şartlar değişti. Ülkemizde hak ve özgürlükler alanında önemli adımlar atılmaktadır. Önümüzde, bir zamanlar hayal edilmesi bile mümkün olmayan alanlar açıldı.

Demokratikleşme paketiyle atılan bu adımlar çok önemli ve umut vericidir. Bununla birlikte, alınması gereken daha çok mesafe vardır. Kılık-kıyafet özgürlüğü, kadın-erkek herkesi kapsayacak şekilde genişletilmeli, kısıtlayıcı hükümler içermemelidir. ‘Öğretmen, inancından dolayı başını örtebilir ama hakim ya da polis örtemez’ demek hakkaniyete aykırıdır. Çünkü hak ve özgürlükler ayrım yapmaksızın herkes içindir.

Ülkemiz, artık bu kategorik ayrımlardan ve ilkel sınırlandırmalardan arındırılmalıdır. Buruk değil tam bir sevinç yaşamak istiyoruz. Bugünleri göreceğimizin de yakın olduğuna inancımız tamdır. 

 

 

                                                                                  Melek Şahin CİVELEKOĞLU

                                                                       Eğitim Bir Sen Hanım Kolları Komisyon Başkanı

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen