12-14 Şubat 2014 tarihleri arasında Abant’ta gerçekleştirilen Eğitim-Bir-Sen 27. Başkanlar Kurulu toplantısında önemli kararlar alınmıştır. Türkiye’de ve dünyada meydana gelen gelişmelerin değerlendirildiği toplantının sonuç bildirgesi hazırlanmıştır.
Bildirgede yer alan maddeler şunlar:
1- Türkiye, hükümleri ve ruhuyla insanı esas alan, bütün vatandaşları kucaklayan, tanımlama dayatması yerine tanıma erdemi içeren, ülkenin bütün vatandaşlarını bir ve eşit gören, doğuştan gelen hakları sınırlamayıp teminat altına alan; din ve vicdan özgürlüğüne yönelik mevcut sınırlamaları sona erdiren, yakın siyasi dönemin en büyük projesi yeni Anayasa’yı yapmayı başarmalıdır.
2- Türkiye, 30 yılı aşkın süredir yaşadığı terör sorununda, çözüm süreci ile birlikte önemli mesafe almıştır. Sorunun bitmesi noktasında dünya görüşleri, ideolojileri ve hedefleri farklı toplum kesimleri, belirli oranda da olsa, ortak irade göstermektedir. Çözüm sürecini destekleyenlerin yanında bu süreci içerde ve dışarıda akamete uğratmak ve sabote etmek isteyenlerin varlığı herkesin malumudur. Türkiye, çözüm noktasındaki kararlılığından ve milletimizin hassasiyetlerinden ödün vermeden sonuca ulaşmak, milli birlik ve beraberliği tahkim etmek için iç ve dış odaklara aldırmaksızın yoluna devam etmelidir.
3- Yeni Türkiye, içerde ve dışarıda bazı odakları rahatsız etmiştir. Yolsuzluk iddia ve ithamları üzerinden başlatılan 17 Aralık Küresel Operasyonu, ‘egemen millet’ ve ‘bağımsız devlet’ duruşundan rahatsızlık duyan küresel yapının ve onun uzantılarının ‘yolsuzluk iddiaları’ kılıfı giydirilmiş yeni senaryosudur. 7 Şubat, Taksim Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık Operasyonu, küresel sermayenin kirli bir oyunudur. Küresel operasyonla birlikte ‘yolsuzluk’ ve ‘paralel devlet’ olmak üzere ortada iki iddia bulunmaktadır. Her iki iddianın da üzerine kararlılıkla gidilmelidir.
4- Hizmet hareketinin, 17 Aralık sürecinde takındığı tavır, kullandığı üslup ve deklare ettiği görüşler sadece bugüne değil, geçmişe dönük tereddüt ve ithamlara da kapı aralamaktadır. Yılların birikimi olan toplumsal teveccüh bir çırpıda kaybedilmek istenmiyorsa, hizmet hareketi, paralel yapılanmanın merkez unsuru olduğuna yönelik toplumsal algının oluşmasına kaynaklık teşkil eden tavırlara, söylemlere ve ilişkilere son vermelidir.
5- Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen tarafından başlatılan “Özgürlük İçin 10 Milyon İmza” kampanyası sonucu toplanan 12 milyon 300 bin imza ile ortaya konulan kamuoyu desteğinin yanında kararlılığı yansıtan 8 aylık “sivil itaatsizlik” eylemi, devlet eliyle kadına uygulanan kılık ve kıyafet şiddetinin bitmesi noktasında önemli rol oynamıştır. Kamuda kılık ve kıyafet dayatmasının en önemli sembolü haline gelen başörtüsü konusunun çözümü devlet millet kaynaşması için çok önemli bir adım olmuştur. Fakat aynı eylem kapsamında dile getirilen çağdışı yönetmelikteki erkeklere yönelik başta kravat takma mecburiyeti olmak üzere, takım elbise, saç, sakal gibi dayatmalar da bir an önce kalkmalıdır.
6- Kamu çalışanlarına ve üniversite öğrencilerine başörtüsü serbestîsinin getirildiği bir vasatta diğer kız öğrencilere başörtüsü yasağının uygulanması anlamsızdır. Seçmeli Kur’an-ı Kerim dersinde başını örten bir öğrenciye başka bir derste başörtülü bir öğretmenin başörtüsü yasağı uygulaması beklenmemelidir. Bu husustaki garabet, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetmelik değişikliği yapılarak ortadan kaldırılmalı; kamuda başörtüsü özgürlüğünden, İmam Hatip liseleri, İmam Hatip ortaokulları ve Çok Programlı liseler bünyesindeki İmam Hatip programını takip eden öğrenciler dışında kalan diğer öğrenciler de yararlanmalıdır.
7- Öğretim elemanlarının mali haklarında iyileştirme yapılması talebiyle başlattığımız çalışmalar sonrası yayınladığımız raporda dile getirip, YÖK Başkanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile birlikte hükümetin gündemine takdim ettiğimiz taleplerimiz bir an önce hayata geçirilmeli ve akademik camianın 2002-2012 arası mali kayıpları acilen giderilmelidir.
8- YÖK Kanunu bir an önce çıkarılmalı, yükseköğretimde çalışanları temsilen sendikalar demokratik yönetimin gereği olarak bütün yönetsel süreçlerde paydaş olarak görülmeli; idari personelin görevde yükselme yönetmeliği, merkezi sınavı esas alacak ve periyodik olarak iki yılda bir bütün boş kadroları da kapsayacak şekilde, bir an önce çıkarılmalıdır.
9- Meclis’e sevk edilen Milli Eğitim Bakanlığının Görevleri, Personeli ve Teşkilat Yapısına İlişkin Olarak Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısı’nın bazı kısımları, çalışanlar açısından huzursuzluğa neden olabilecektir. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte öngörülen sınav uygulaması, okul yöneticilerinin vali tarafından dört yıllığına görevlendirilmesi konuları başta olmak üzere, tasarı itirazlar doğrultusunda yeniden gözden geçirilmelidir.
10- Milli Eğitim Bakanlığı; öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği, norm kadro yönetmeliği, yardımcı hizmetler sınıfı ile genel idare hizmetleri sınıfı çalışanlarının görev tanımlarını da içerecek şekilde atama ve yer değiştirme yönetmeliğini paydaşların görüşleriyle birlikte şekillendirmeli ve yayınlamalıdır.
11- Öğretmen kariyer basamaklarında yükselmeye ilişkin gerekli yasal değişiklikler yapılarak süreç yeniden başlatılmalıdır.
12- Eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan 4/C’li personel, toplu sözleşmede mali durumlarında yapılan iyileştirmelere ilave olarak kısa süre içerisinde kadroya alınmalıdır.
13- 4+4+4 yeni eğitim sisteminin güçlendirilmesi için ikili öğretim yapan eğitim kurumunun kalmaması, yeni derslik üretimine ağırlık verilmesi, okullara bütçe uygulamasına geçilerek okul yönetimlerinin eğitime yönelmelerine fırsat verilmesi ve yeni öğretmen alımı son derece önemlidir. 2013-2014 eğitim-öğretim yılı içerisinde 10 bin Şubat atamasına ilave olarak yazın yapılacak olan 40 bin yeni öğretmen alımında kontenjan artırılmalı ve ücretli, vekil öğretmen uygulaması kaldırılmalıdır.
14- Ek Ders Esasları’nda, öğretmenlerin sınav görevlerine ilişkin ücretleri de dâhil olmak üzere, adaletsizlikler bulunmaktadır. Ek Ders Esasları’ndaki adaletsizliklerin giderilmesi için sosyal paydaşların itiraz ve kabulleri dikkate alınmalı ve Ek Ders Esasları yeniden düzenlenmelidir.
15- İstihdamda güçlük çekilen yörelerde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik teşvikler öngörülmelidir. Gönülsüz ve mecburiyete dayalı çalışma yerine ekonomik iyileştirmeleri kapsayan gönüllülüğü tetikleyecek teşvik uygulamaları başlatılmalıdır.
16- İnsanların temel tercihlerini sınırlayan demokratik eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalı; insan iradesine ve tercihine ipotek koyan eğitimdeki ‘karma’ mecburiyetine son verilmeli, devlet bu konudaki dayatmadan vazgeçmelidir.
17- Eğitimin birikim ve metot bakımından yerli kaynakların belirleyiciliğinden uzaklaşmasından beri nitelikli insan yetiştirme konusunda problem yaşanmaktadır. Eğitim sistemimizin değerlerden yoksun bir süreci gerçekleştirmesinin önüne geçilmeli; vicdanı, irfanı, izanı gelişmiş bireyler için eğitim, mevcut köksüz ideolojik yüklemelerden arındırılarak değerlerle yeniden inşa edilmelidir.
18- Sanal dünya, nesiller için büyük tehlikeler barındırmaktadır. Nesillerin zihin emniyetinin sağlanması devletin görevidir. Özgürlük adına, nesillerin tehlikeye açık bırakılması, gelecekte ahlaki kaygı ve rezervleri olmayan, kökünden ayrılmış ruhsuz bir neslin meydana gelmesine neden olacaktır. Bu hususta hükûmetçe alınacak tedbirler, bazı kesimlerin değil, milletin talep ve beklentileri doğrultusunda olmalıdır.
19- İmam Hatip Lisesi, İmam Hatip Ortaokulu gibi, dini eğitim müesseselerinin ihyası milletimizin bu müesseselere ilgisiyle doğru orantılıdır. Liselere seçmeli ders olarak konulan Kur’an-ı Kerim, Hz Muhammed’in Hayatı, Temel Dini Bilgileri gibi derslerin amaca hizmet edebilmesi ise bu derslerin sahiplenilip seçilmesine ve gereği gibi işlenmesine bağlıdır. Milletin duyarlılığının artması ise, eğitim yöneticilerinin ve eğitimcilerin ilgisinden geçmektedir. Başta Eğitim-Bir-Sen üyeleri olmak üzere, tüm eğitim çalışanları duyarlılıklarını artırmalıdır.
20- Suriye’de yaklaşık üç yıldır kan akıtmaya ve katliam yapmaya devam eden Esed yönetimindeki Baas rejimini kınıyoruz. Katliamları destekleyen gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki destekçilerin niyetlerinin Suriye halkının huzuru değil, emperyalist unsurların menfaatleri olduğunun anlaşılmasını bekliyor; bütün ülke ve uluslararası kuruluşları katliamı durdurmak için birlikte hareket etmeye, can çekişen Suriye halkına karşı insani sorumluluğun gereği olarak yardım etmeye çağırıyoruz.