Memur-Sen Kadın Komisyonları, 81 ilde “28 Şubat: Mağdurlar Görülmeli Haklar Ödenmeli” başlığıyla eş zamanlı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Samsun Memursen Kadın Komisyonumuz da Sendika binamızda basın mensuplarının katılımıyla bir açıklama yaptı.
28 Şubat mağdurlarının ve üniversite öğrencilerinim katılımıyla Sendika Binamızda yapılan toplantıda konuşan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Songül KIYAK, 28 Şubat darbesinin üzerinden 24 yıl geçtiğini hatırlatarak, bunun, 90’lı yılların başında başlayan bir vesayet süreci olduğunu söyledi. Kıyak, “Millete bakan yönüyle vahşi bir toplum mühendisliğinin, devlete bakan yönüyle de ülke varlığını talan etme yolsuzluğunun adıdır. Milletin içinden çıkan inançlı kadroların iktidara gelmesini hazmedemeyenlerin şuursuz intikam hırsıyla; 6 milyon kişi hukuksuz fişlemelerle sakıncalı ilan edildi. Binlercesi haksız soruşturma ve kovuşturmalarla mahkûm edildi. Öğrenciler okullarından, kamu görevlileri memuriyetten, işçiler işlerinden ihraç edildi. Şirketler yeşil sermaye kumpasıyla ekmeklerinden edildi” dedi.
Vesayet dönemindeki ‘haksız-hukuksuz cezaların’ affedilmesi yerine ‘yok hükmünde kabul edilmesi’ düzenlemesinin yapılması, mağdurların haklı olduklarının, özgürlüklerinin ve onurlarının ihlal edildiğinin ortaya konulması, hukuki kapsamda iade-i itibar yapılması gerektiğini vurgulayan Aydın, “28 Şubat zihniyetinin tarihin çöp sepetinde gerçek anlamda yerini alması, sadece faillerinin mahkûm edilmesiyle değil, mağduriyetlerin telafisi, zararlarının tazminiyle mümkün olabilir. 28 Şubat’ın binyıl süreceği iddiasında bulunanların heveslerini kursaklarında bırakan millet iradesi ve inancı; mağdurların hukukunu koruyan, haklarını sağlayan, zararlarını karşılayan iradeyi de kayda ve hayata geçirecektir. Bu iradenin tesisi ve teşkilinde yetkili ve ilgili herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
Yetkili ve ilgili herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz
81 ilde okunan basın açıklaması şu ifadelere yer verildi:
“Milletin iradesinin ve egemenliğinin, çoğunluğu kadın olmak üzere, kamu görevlilerinin emeğinin, ekmeğinin, hak ve özgürlüğünün gasbedildiği 28 Şubat darbesinden bugüne tam 24 yıl geçti. Postmodern olarak tesmiye edilen 28 Şubat askeri müdahalesi, o meşum Millî Güvenlik Kurulu toplantısının tarihiyle anılsa da, 90’lı yılların başında başlamış bir ‘vesayet’ sürecidir. Millete bakan yönüyle vahşi bir toplum mühendisliğinin, devlete bakan yönüyle de ülke varlığını talan etme yolsuzluğunun adıdır. Milletin içinden çıkan inançlı kadroların iktidara gelmesini hazmedemeyenlerin şuursuz intikam hırsıyla; 6 milyon kişi hukuksuz fişlemelerle sakıncalı ilan edildi. Binlercesi haksız soruşturma ve kovuşturmalarla mahkûm edildi. Öğrenciler okullarından, kamu görevlileri memuriyetten, işçiler işlerinden ihraç edildi. Şirketler, yeşil sermaye kumpasıyla ekmeklerinden edildi. Sivil toplum kuruluşları kapatıldı, yöneticileri hapse atıldı. Ancak asıl tahribat, değerler üzerinde gerçekleştirilmiş, milletimizin binyıllık medeniyet değerlerinden koparılması ve nesillerin köklerinden habersiz yetiştirilmesi için düşmanca tutum takınılmış ve hak-hukuk-adalet gibi kavramların ayaklar altına alındığı uygulamalara imza atılmıştır. Lakin binyıl sürecek denen darbe düzeni, çok şükür ki, millet iradesine çarptı. Millete ayar vermek isteyenlere gerçek ayarı, millet verdi. Ve çok değil, 7 yıl içinde darbecilere hadlerini bildirdi. Türkiye’de bir ilk olarak darbecilere ve vesayetçilere yargı eliyle yaptıklarının hesabı soruldu. 21’i müebbet hapisle cezalandırıldı. Tedricen de olsa, vesayet düzeni ve düzenlemeleri bütün yasaklarla birlikte ortadan kaldırıldı.
Küçümsenmesi imkânsız bir biçimde, sivil toplumun mücadelesi, kamu otoritesinin gayretiyle İhraç edilenlerin, istifaya zorlananların göreve yeniden başlamalarına, ihraç edilen kamu görevlilerinin açıkta geçirdikleri sürelerin çalışılmış sayılmasına, kazanılmış hak aylığında ve emekli müktesebinde değerlendirilmesine yönelik düzenlemeler yapıldı. Belirtilen dönemde kendileri tarafından ödenen primlerin iadesi gerçekleştirildi.
Kadın çalışanların başörtülü olarak görev yapmalarına, kız öğrencilerin eğitimin tüm safhalarında okula başörtüsüyle gidebilmelerine yönelik düzenlemeler yapıldı. Memur-Sen olarak, bu çalışmaları değerli buluyor, takdir ediyoruz fakat yeterli görmüyoruz. Çünkü güne ve yarına dair sorunlar giderildi, ancak geçmişteki kayıplar telafi, zararlar tazmin edilmedi. Brifingli yargının neden olduğu mağduriyetler tam olarak giderilmedi.
28 Şubat mağdurlarının haklarını tahkim, hukukunu tanzim ve zararlarını tazmin etme iradesi; adaletin, aklın, inancın, ahlakın gereğidir ve bu irade, 28 Şubat’ın faillerini mahkûm etme iradesinden daha az önemli değildir. Bizim inancımız ve irfanımız, ‘Adalet mülkün temelidir’ bakışıyla hareket eder. Bu bakış açısıyla doğru olan, adaletsizliğin maliyetine katlanmak değil, adaletin maliyetini karşılamaktır. Yapılması gereken, yapılması beklenen, mağdurların, mağduriyetlerinin görülmesi, itibarlarının iade edilmesi ve zararlarının tazmin edilmesidir. Bütün bunları yapmanın yolu da bellidir: Mağdurları dinlemek, fırsatları tespit etmek, kayıplarını ve zararlarını telafi ve tazmine yönelik ortak akıl süreçleri işletmektir.
Bizler, bir tek kişi dahi dışarıda kalmaksızın herkesin hakkının tastamam verilmesi için en yüksek düzeyde çabanın ve hassasiyetin gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu hassasiyeti göstermek, mazlum ve mağdurlara karşı borcumuz, tarihe ve geleceğe karşı ortak sorumluluğumuzdur.
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu olarak, münhasıran ele alınıp ortak çalışma yapılması teklifiyle aşağıdaki öneri ve taleplerimizi kamuoyunun ve yetkililerin ilgisine sunuyoruz.
Vesayet dönemindeki ‘haksız-hukuksuz cezaların’ affedilmesi yerine ‘yok hükmünde kabul edilmesi’ne dair düzenleme yapılmalı, mağdurların haklı oldukları, özgürlüklerinin ve onurlarının ihlal edildiği ortaya konulmalı, hukuki kapsamda iade-i itibar verilmelidir.
Haklarında verilen idari kararlar ile idari yargı kararlarına yönelik hukuki yollara başvuru nedeniyle yapılan giderler, ödenen ücretler güncellenmek suretiyle ilgililere ödenmelidir.
Adli ve idari soruşturma ve kovuşturmalarla taciz edilmeleri dolayısıyla mağdurlara manevi tazminat ödenmelidir.
Eğitim hakkından mahrum edilenlerin maddi ve manevi zararlarını belirlemeye yönelik komisyon oluşturulmalı, komisyon tarafından yapılan çalışma sonucunda belirlenecek kişilere ‘vesayet tazminatı’ ödenmelidir.
Dönem soruşturmalarıyla başörtüsü başta olmak üzere inanca dair hassasiyetleri nedeniyle devlet memurluğundan çıkarılanların açıkta geçen sürelere ilişkin maaşları, ücretleri, diğer mali ve sosyal hakları kendilerine emsalleri esas alınarak hesaplanmalı ve güncelleme yapılarak kendilerine ödenmeli ve zararları karşılanmalıdır.
Mağdurların zararlarının karşılanmasına yönelik kamu bütçesinden karşılanan tutarlar, 28 Şubat darbesinin asli ve fer’i iştirakçilerine rücu edilmeli ve millet adına kendilerinden tahsil edilmelidir.
Söz konusu dönemde eğitim hakları gasbedilenlerin kamuda istihdamlarını sağlamak için durumlarına ve mezuniyetlerine uygun kadrolar-pozisyonlar ihdas edilmelidir.
Görevlerine son verilmesine, devlet memurluğundan çıkarılmalarına bağlı olarak farklı sosyal güvenlik kurumlarıyla ilişkilenerek emekli olmak durumunda kalanların emekli ikramiyesi ile emekli maaş kayıpları hesaplanmalı ve ödenmeli, emekliliklerine ilişkin hukuki konumları düzeltilmelidir.
Af, göreve dönüş veya sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi ve iadesi gibi iş ve işlemlerle ilgili olarak hak düşürücü süre veya zaman aşımı süresi uygulanmamalı, söz konusu iş ve işlemler ilgililerin başvurusuna ihtiyaç olmaksızın doğrudan tesis edilmelidir.
Bunların suhuletle ve hakkaniyetle gerçekleştirilmesi için sivil toplum örgütlerinin de paydaşı olduğu bir kurul veya komisyon kurulmalıdır.
Memur-Sen olarak, 28 Şubat’ın hayatlarından çok şey çaldığı, zarar ve kayıplar ürettiği insanların hukukunu ihya, itibarlarını ibra etmek noktasında sorumluk vaktidir diyoruz. Bugün aynı zamanda büyük bir tevafuk da yaşadık. 28 Şubat mağdurlarının zararlarının tazminini talep ettiğimiz bu toplantıya girmeden az önce, 27 Mayıs darbe mağdurlarının zararlarının tazminine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının Resmî Gazete’de yayımlandığını gördük. Orada ifade edilenler aslında bizim 28 Şubat mağdurları için yukarıda belirttiklerimize benzer talepler. Bu, şu anlama geliyor ki, dünün kötülükleri bugünün iyilikleriyle ortadan kaldırılabiliyor. Darbenin zararları, hukukun imkânlarıyla tazmin edilebiliyor.
Özetle, Memur-Sen olarak diyoruz ki, 28 Şubat zihniyetinin tarihin çöp sepetinde gerçek anlamda yerini alması, sadece faillerinin mahkûm edilmesiyle değil, mağduriyetlerin telafisi, zararlarının tazminiyle mümkün olabilir. 28 Şubat’ın binyıl süreceği iddiasında bulunanların heveslerini kursaklarında bırakan millet iradesi ve inancı; mağdurların hukukunu koruyan, haklarını sağlayan, zararlarını karşılayan iradeyi de kayda ve hayata geçirecektir. Bu iradenin tesisi ve teşkilinde yetkili ve ilgili herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz.”