Haber
2015-02-16 10:44:51
Tarsus'taki Vahşet İman Yoksunluğunun Tezahürüdür

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Habibe Öçal, “Tarsus’ta üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın vahşice bir cinayete kurban gitmesi milletimizi derinden sarstığı gibi ülkemiz ve milletimizin yarınlarıyla ilgili çaba ve kaygıları bulunan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen camiasını da derinden sarsmış ve yaralamıştır” dedi.
 

Bu müessif hadise, dünyayı adalet güneşiyle aydınlatmış, barış ve güvenin timsali olmuş büyük bir medeniyetin mirasçılarının nasıl özünden koparıldığını, pozitivist eğitimle nasıl birer caniye dönüştürülebildiğini göstermesi bakımından da ayrıca büyük bir üzüntü kaynağı olduğunu belirten Öçal, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
 

Halkının kahir ekseriyetinin adı ‘barış’ anlamında olan, her türlü emniyeti teminat altına almış bulunan İslam dinine mensup olduğu bir ülkede mal, can, ırz-namus emniyetini vahşiyane bir biçimde ihlal edebilenlerin bulunduğunu gösteren bu müessif olay,  bu insanların hangi toplumsal vasatta, hangi eğitim sisteminde yetiştirildiğine dair soruları da beraberinde getirmektedir.
 

Biz biliyoruz ki, Batılılaşma süreciyle birlikte toplumumuzun temel dinamikleriyle oynanmıştır. Önce toplumu İslam’dan uzaklaştırma ve dinsizleştirme mücadelesi verilmiştir. Dini kurumların kapısına kilit vurulmuş, din adamları itibarsızlaştırılmış, dini ritüelleri yerine getirenler toplumdan dışlanmıştır. Bireyi toplum içerisinde yetiştiren ve kontrol altında tutan, ‘mahalle’ diye bir kurumsal yapı, ‘mahalle baskısı’ ifadesiyle pejoratif bir adlandırmayla tarumar edilmiştir. Ahiret inancı ve hesap günü kişilerin gündeminden düşürülmüş ve toplum bireylerinin birbirine iyiliği emretmesi kötülükten nehyetmesi şeklinde cereyan eden toplumsal kontrol mekanizması işlevsizleştirilmiş, tamamen içgüdüyle hareket eden bireylerden müteşekkil bir toplum meydana getirilmeye çalışılmıştır. Manevi alan ıssızlaştırılmış, ruh desteksiz bırakılmış, ruhsal yozlaşma toplumsal çürümeyi beraberinde getirmiştir.
 

Bu milletin yüz yıl önce ayıp, günah ve yasak gibi yaşamını şekillendiren kavramları vardı. Ayıp, örfî bir terimdir, bir milletin yaşama alışkanlıkları içerisinde hoş görülmeyeni ifade eder. Ayıp kavramını dikkate alan kişi topluma karşı yükümlülüğünü dikkate alır. Günah, din terminolojisine aittir ve dini açıdan doğru bulunmayanı ve men edileni ifade eder. Günah kavramını dikkate alan kişi Allah’a karşı hesap vereceğinin korkusuyla hareket eder. Yasak ise kanuna ilişkin bir kavramdır, yapılmasında somut kanuni yaptırımla karşılaşılacağını ifade eder. Yasak kavramını dikkate alan kişi devlete hesap vereceğini bilerek hareket eder. Bugün ayıp ve günah kavramlarının toplumda belirleyiciliği kalmamıştır. Bunlar aynı zamanda iç kontrol mekanizmalarıdır. İç kontrol mekanizması vicdandır.  Devletin yasağı tek başına emniyeti temine yetmemektedir. Her kişinin başına bir polis dikme imkânı yoktur. “Kork Allah’tan korkmayandan” denilmiştir. Allah’tan korkandan korkmaya, Allah’tan korkanın başına polis dikmeye gerek yoktur.
 

Bugün medeniyet değerlerini ihya etmeye dönük çalışmalar türlü güçlüklerle ilerlerken televizyon dizileri, sinema filmleri, tiyatro oyunları gibi imkânlar toplumu dejenere etme ve medeniyet birikimini tahrip etme yönünde kullanılmaktadır. Her türlü sapık ilişkiler televizyon ekranlarında sıradan davranışlar olarak yansıtılmakta, televizyon ekranlarının yetiştirdiği bozuk zihniyetli bireyler infial uyandıracak boyutta şenaatler işlemekten imtina etmemektedirler.    
 

Çevrenin ve eğitim sisteminin ciddi bir ıslaha ihtiyacı vardır. Müfredat programına kadına şiddetin önlenmesine ilişkin konuların yerleştirilmesi şeklindeki yetersiz tedbirlerle kadınları korumak ve yüceltmek mümkün değildir. Kadına gerçek değerini veren zihniyetin gönüllere yerleştirilmesini sağlayacak köklü değişikliklerin yapılması elzemdir. İdeolojik biçimlendirme aygıtı işlevi yüklenmiş eğitim sistemi kökten değiştirilmeden bu sistemden arızalı çıktıların elde edilmesinin önüne geçme imkânı yoktur. Sistem baştan ayağa değiştirilmeli, maddi ve manevi alanı birlikte geliştiren çift kanatlı bir yapıya büründürülmelidir.
 

Albert Camus, “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakınız” diyor. Biz, Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü temele alarak üzerine bir medeniyet inşa etmiş bir milletiz. Böylesine vahşiyane cinayetlerin yaşandığı bir ülke ve toplum olmak bu milletin hak ettiği bir görüntü değildir. Yaşanan müessif olay, büyük sorunlarımızın olduğunu göstermektedir.
 

Özgecan Aslan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, böylesine müessif hadiselerin bir daha yaşanmamasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz. 

 

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen