Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, kuruluştan yükselişe, zerreden zirveye, yerelden evrensele doğru yürüyüşlerinde milletle aynı safta, insanlıktan yana olduklarını belirterek, “Özgürlükleri artırmanın, adaleti hâkim kılmanın mücadelesini verdik, veriyoruz. Biz, makamdan ve masadan değil, alın teri dökülen mekândan ve emekçilerin bulunduğu sahadan sendikacılık yapıyoruz. Bugünden geçmişe, zirveden yola çıktığımız ilk yere, yolculuğa başladığımız ilk güne bakıldığında, herkesin gördüğü emektir, erdemdir, halis niyet ve gayrettir. Bizler de ilk adımı atan öncülerimiz gibi, zirveden yeni ufukları, yeni ufuklardan yeni umutları hedefledik. ‘Yerimiz zirve, yönümüz ufuk, yolumuz yeni umutlardır’ dedik. Bizi diri tutan itirazlarımız, muhalif damarımız, mücadele azmimizdir. Bizi değerli kılan, mücadele ruhuyla kazandırdıklarımız, hakkı ve hakikati haykırmamızdır” dedi.
15. Türkiye Buluşması, şube başkanları, yönetim kurulları, üniversite ve ilçe temsilcilerinin katılımıyla yapıldı.
Toplantının açılışında konuşan Genel Başkan Ali Yalçın, buluşmanın; iyiliğe, doğruluğa ve adalete çağıranların, sendikası için ter akıtanların, adanmışların, sendikal aklı sendikal ahlakla buluşturanların, emeği, ekmeği aziz bilenlerin, özlük ve özgürlük mücadelesi verenlerin buluşması olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: “15. Türkiye Buluşmamızda, aynı zamanda 28. kuruluş yılımızı da idrak ediyoruz. 14 Şubat 1992’de başlayan soylu mücadelede 28 yılı geride bıraktık. 28 yıl önce mehum Mehmet Akif İnan ve arkadaşlarının attıkları adım, bugün yerelden evrensele küresel bir yürüyüşe dönüştü. 28 yıllık mücadele, emek tarihinde 28 yıllık özne demek. Türkiye 28 yıl önce, akademik hizmet sendikacılığıyla, çözüm, insan, adalet temelli değer sendikacılığıyla tanıştı. Türkiye 28 yıl önce, insanı, emeği ve üyelerini ideolojik çatışmaların nesnesi gören sendikal zihniyetin tekelinden kurtuldu. Üyemiz, ülkemiz, yerküremiz dediğimiz, ‘Yeni Ufuklardan Yeni Umutlara’ şiarıyla ‘Yerelden Evrensele Soylu Mücadelemizi’ bugünlere ulaştıran Rabbimize şükürler olsun. Bu onurlu mücadelenin ateşini yakanlardan, yükünü taşıyanlardan Allah razı olsun. Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan, dava arkadaşımız Erol Battal ve ahirete irtihal eden dava büyüklerimize Rabbimden rahmet, genel başkanlarımız Niyazi Yavuz, Ahmet Gündoğdu başta olmak üzere, hayatta olan tüm emektarlarımıza sağlık ve afiyet diliyorum. Dünyada, bölgede ve Türkiye’de durmaksızın birçok gelişme yaşanıyor. Hem sendikal hem de siyasal gündem çok yoğun. Eğitimi ve eğitim çalışanlarını ilgilendiren, etkileyen hazırlıklar, çalışmalar, sorunlar, sonuçlar var. Çok kısa bir süre önce Elazığ’da depremi, Van’da çığ afetini yaşadık. Bu vesileyle, depremde ve çığda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.”
Mazlumun yanında, zalimin karşısındayız
Bugünlerde millet olarak bir yandan doğal afetlerin yaralarını sarmaya çalıştıklarını, diğer yandan bölgemizde yaşatılan vahşeti, katliamları, insani krizleri engellemek için uğraştıklarını kaydeden Yalçın, “Dilini, dinini, rengini, tabiiyetini sormadan mazluma, mağdura kucak açıyor; zulme, zorbalığa, sömürü çarkına çomak sokuyoruz. Çünkü biz sendikacılığı salt üyelerimizin haklarıyla sınırlı bir faaliyet olarak görmüyoruz. Mücadeleyi, inancımızın, medeniyetimizin verdiği insanlık ufkuyla yürütüyoruz. Eğitim-Bir-Sen’in kurucu değerleri; insanı, insanlığı, erdemi esas almayı kurumsal hedef ve hepimize kişisel görev olarak yüklüyor. Tam da bu yüzden, Suriye’de can pazarının ortasında kalan mazlum ve mağdurlara el uzatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Onlara bunu reva gören vahşet düzenini, Baas rejimini lanetlemeyi sürdüreceğiz. Rusya’nın Esed’e verdiği desteği, İdlib’de ürettiği dehşeti görmezden gelmedik, gelmeyeceğiz. İran’ın Esedçiliğine, İsrail’e sessiz kalışına sessiz kalmadık, kalmayacağız. Kızıl emperyalist ve kapitalist Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım politikasına kör, sağır ve dilsiz olmadık, olmayacağız. İşgal altındaki Karabağ’ı, Keşmir’i unutmadık, unutmayacağız. ABD’ye ve Evangelist tezgâhlara, teröre ve darbecilere verdiği desteğe karşı itirazımızı, isyanımızı haykırmaya devam edeceğiz. Filistin’de Siyonist vahşete ve işgale karşı direnişi desteklemekten vazgeçmeyeceğiz. İsrail’i büyütmeyi, Filistin’i yok etmeyi, Kudüs’ü Siyonizm’in başkenti ilan etmeyi hedefleyen ‘Yüzyılın Anlaşması’nı yüzyılın paçavrasına dönüştürecek, yüzyıllar da geçse itirazımızı sürdüreceğiz. Bizim gayemiz, mazlum coğrafyalarda fiili, fikrî ve iktisadi sömürünün son bulması, bütün dünyada hakkın ve adaletin hâkim olmasıdır” şeklinde konuştu.
Yerelden evrensele yol alıyoruz
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, Türkiye’de vesayetin imhasında olduğu gibi bölgede ve dünyada da sorumluluk aldıklarını söyleyen Yalçın, “Küresel kirli ittifaklara, sömürü platformlarına, vahşi kapitalizmin çok uluslu kurumlarına karşı insanı, emeği, değeri merkeze alan ittifakların, platformların ve çok uluslu kurumların inşasına çalışıyoruz. Eğitim-Bir-Sen’in ve Memur-Sen’in yurt dışı faaliyetlerinin yaslandığı fikir budur. Mozambik, Moğolistan, Çekya’daki; Filistin, Tacikistan, Sudan’daki; Meksika, Özbekistan, Fas’taki, 5 kıtadan sendikalarla kurduğumuz temasın nedeni, küresel adalet arayışımızdır. İTUC’la, ETUC’la, ILO’yla, Eğitim Enternasyonel’le temasımızın esası, adil bir dünyanın inşası, kötülükleri engellemek ve iyilikleri önermek içindir. Eğitim-Bir-Sen olarak, bugüne kadar uluslararası eğitim sendikalarıyla temas kurmamızın, görüşmeler gerçekleştirmemizin, iş birliği protokolü imzalamamızın nedeni, adil bir dünya için emek dayanışmasıdır. Bu amaçla farklı ülkelerden genç sendikacıları ülkemizde eğitiyor, geleceğin sendika liderlerini yetiştiriyoruz. Bizim eğitimimize katılanlardan, ülkesinde çok iyi pozisyonlara gelenler var. Sendikasına genel başkan olanlar oldu” diye konuştu.
Yükümüz ağır, sorumluluğumuz büyüktür
“Bir milyonu aşkın eğitim camiasının cüssesi kadar sorunları, beklentileri, itirazları, umutları da büyüktür. Eğitim-Bir-Sen olarak, cüssemiz kadar yükümüz ve yükümlülüğümüz de büyüktür” diyen Yalçın, “Üyelerimizin, kamu görevlilerinin, eğitim çalışanlarının, eğitim sisteminin, öğrenci ve velilerinin, okuldaki hizmetlinin, ilçe millî eğitim müdürlüğündeki şefin, memurun, üniversitelerdeki akademisyenlerin, idari personelin bütün beklenti, itiraz, talep yükü bizdedir. Bu sorumluluğumuzun bilincinde olarak, dün olduğu gibi bugün de yarın da çözümleri önerme, talepleri dillendirme, kazanımları artırma, sorunları azaltma mücadelemiz devam edecek. Millî Eğitim Bakanlığı’nı ve eğitim politikasını, eğitim bürokrasisini, YÖK’ü ve kararlarını, rektörlerin yanlış icraatını tartışmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Kanun değişmeli, haklar genişlemeli, eğitim çalışanlarının pazarlık gücü artırılmalıdır
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun değişmesi gerektiğini vurgulayan Yalçın, şöyle konuştu: “Bazıları için sendikacılık 100 metre koşusu olabilir. Bazılarının nefesi, bazılarınınsa hayali yetmeyebilir ama bizim için sendikacılık; ideallerimizle süslü uzun bir yol, ömrümüzü vakfettiğimiz bir yürüyüş, ancak soluğu yeteceklerin sürdürebileceği bir maratondur. Kazanım üretme gayretimiz, mücadelemiz sürüyor. 5. Dönem Toplu Sözleşme süreci geride kaldı ama çözüm bekleyen birçok sorun da önümüzde duruyor. Sendikal haklarımızın gelişmesi için artık kanun değişikliği şart. Kanun bu hâliyle bu yükü kaldıramıyor. Masa taleplere dar geliyor. Masada sandalye sayısını azaltmak, toplu sözleşmenin kapsamını artırmak, sendikal haklardaki kısıtları kaldırmak, hakem kurulunu hakemliğe uygun bir yapıya kavuşturmak gerekiyor. Biz, toplu sözleşmeden herkes yararlansın ama yetkili sendikaya üye olmayanlar bunun için dayanışma aidatı ödesin diyoruz. Toplu sözleşme ikramiyesi ise yetkili sendikaların üyelerine iki kat artırımlı ödensin istiyoruz. Yetkili sendikanın da yetkili sendikaya üye olmanın da farkı sağlansın. Memura grev ve siyaset hakkı verilsin istiyoruz. Örgütlenmede sınırlamalar kaldırılsın, Kurum İdari Kurulu ve Kamu Personeli Danışma Kurulu bağlayıcı kararlar alabilsin. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı ve yardımcılarıyla yaptığımız görüşmede beklentilerimizi ilettik. Türkiye, son 20 yıllık süreçte önemli reformlar gerçekleştirdi. Ülkemiz, örgütlenmedeki engelleri kaldıracak demokratik kültüre, toplu sözleşmenin kapsamını genişletecek öz güvene, evrensel ilke ve tecrübelerin gösterdiği doğruları hayata geçirecek fikrî birikime sahiptir.”
Sorunlarımız ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır
Ali Yalçın, Türkiye’nin, özüne dönme, kökleri üzerinde yeniyi inşa etme iradesini ortaya koyduğu bu dönemde, dün yapılanların üzerine bugünün yapılması gerekenlerini koymak gerektiğini belirterek, “Stratejik bir eşikteyiz. Bu eşiğin aşılabilmesi için katma değer üretmesi gereken alanlar; eğitim, kültür, kamu yönetimi, kamu hizmeti ve kamu personel sistemidir. Ücretli öğretmenlik garabeti, yer değişikliği sürecinde karşılanmayan talepler, öğretmene yönelik giderek artan şiddete karşı etkin ve caydırıcı düzenleme yapılmaması, öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, eğitimin denetim ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi, akademik personelin iş güvencesi başta olmak üzere, özlük haklarında üniversite yönetimlerinin sergilediği keyfîlik, idari personelin görevde yükselme ve üniversitelerarası merkezî yer değiştirme taleplerinin karşılıksız bırakılması gibi konularda beklentileri karşılayan adımlar bir an önce atılmalıdır” dedi.
Kamu yönetiminde aslolan ehliyet ve liyakattir
Kamu personel sistemine adaletin gelmesinin, kariyer sisteminin güçlendirilmesi, liyakat ve ehliyetin ölçü olmasıyla mümkün olduğunun altını çizen Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çağrımızı yaptık, raporumuzu hazırladık. Buradan yineleyerek diyoruz ki, kamu görevlilerinin hak ettiği yere yükselmesinin, kariyer fırsat ve imkânlarının zenginleşmesinin zemini inşa edilmelidir. Kamu yönetiminde aslolan ehliyet ve liyakat, gerisi teferruattır.”
Sözleşmeli istihdam kaldırılmalı, iş güvencesi teminat altına alınmalıdır
Kamu görevlilerinin iş, maaş, kariyer ve liyakat güvencesinin kamu yönetiminin güçlenmesinin ön şartı, devletin bağımsızlığının teminatı olduğunu kaydeden Yalçın, “İş güvencesinin herkesi kapsadığı, insanı yaşatan devlet anlayışına dayanan bir kamu hizmeti, hepimizin ortak geleceği açısından elzemdir. İstihdamda ücretli, sözleşmeli gibi ayrımlar, devlet için kâr adı altındaki zarardır. Kamu personeli kadrolu olmalı, gelecek kaygısına değil, yaptığı hizmetin niteliğine odaklanmalıdır. Bu da ancak kadrolu istihdamla mümkündür. O hâlde, kadrolu istihdam dışındaki tüm uygulamalar ivedilikle kaldırılmalıdır. Bir yandan öğretmenliği, meslek kanunu çıkarılması gereken ihtisas ve kariyer mesleği olarak tanımlayacaksınız; diğer yandan öğretmeni, ücretli adıyla ucuz işçiliğe mahkûm, sözleşmeli adı altında haklarından ve kariyer sisteminden mahrum edeceksiniz. Hakların değil, mahrumiyetlerin konuşulduğu bir mesleğin itibarından da değerinden de bahsedilemez. Biz, buradan teklif ediyoruz: Sözleşmelilik kaldırılıncaya kadar ivedilikle bütün kamu görevlilerinde sözleşmeli görev yapma süresi kısaltılmalı, belirli süre görev yaptıktan sonra sözleşmelilerin kadroya geçişi bütün kamu kurumlarında geçerli olmalıdır. Sözleşmelilerin özre bağlı yer değiştirme hakkı olsun. Ailesinden ayrı öğretmenleri il ve ilçe emrine atamada maliyet hesabı yapılıyor ama eğitime ve aileye verdiği zarar, getirdiği maliyet de hesaplanmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Yardımcı hizmetler sınıfı personeli genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmelidir
Yardımcı hizmetler sınıfı kapsamındaki personelin genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi gerektiğini ifade eden Yalçın, şunları söyledi: “Bunun devlete hiçbir maliyeti yok. 657 sayılı Kanun’dan yardımcı hizmetler sınıfını kaldırın, mevcuttaki personeli de genel idare hizmetleri kapsamına alın diyoruz. Ek gösterge konusundaki adımlar sadece belirli meslek gruplarıyla sınırlı kalmamalı, bütün kamu görevlilerini kucaklayacak, beklentilerini karşılayacak şekilde atılmalıdır. Bu çerçevede yardımcı hizmetler sınıfı çalışanları da ek gösterge kapsamına alınmalıdır.”
Atama ve yer değiştirme yönetmeliği düzenlenmeli, sorunlar çözülmelidir
Yalçın, öğretmelerin, atama ve yer değiştirme yönetmeliğine ilişkin sorunlarının, beklentilerinin, taleplerinin olduğunu dile getirerek, “Yayınladığımız Odak Analiz’de sorunu da çözümü de ortaya koyduk. Bakanlık, gecikmeden atama ve yer değiştirme yönetmeliğini düzenlemeli, sorunları çözmelidir. Sistemsizliğin sistem hâline geldiği duruma son verilmelidir” şeklinde konuştu.
MEB ve üniversite idari personelinin talepleri görmezden gelinmemelidir
Millî Eğitim Bakanlığı ve üniversite idari personelinin sorunlarına değinen Yalçın, şeflerin, memurların, hizmetlilerin, üniversitelerdeki idari personelin, mutfaktaki tüm görünmez kahramanların alın terinin karşılığının verilmesi, haklarında iyileştirme yapılması çağrısında bulundu.
Üniversitelerarası merkezî yer değişikliği ve merkezî sınavla görevde yükselme sistemi hayata geçirilmelidir
Yükseköğretim sisteminde, aynı kamu hizmetini yürüten kurumlar arasında işlem ve usul farklılığına, aynı statüye sahip kamu görevlileri arasında farklı işlem tesisine, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde kurum içi ve kurumlar arası yükselmenin pratiğe dökülememesine, yetişmiş insan gücünün ve edinilmiş tecrübenin paylaşılamamasına neden olan görevde yükselme ve yer değişikliği süreçlerindeki aksaklıkların giderilmesi gerektiğini vurgulayan Yalçın, “Bu amaçla, üniversitelerarası merkezî yer değişikliği ve YÖK bünyesinde tüm üniversiteleri sağlayacak merkezî görevde yükselme ve atama sistemi kurulmalıdır. Bu kapsamda Eğitim-Bir-Sen olarak başlattığımız imza kampanyasına güçlü bir destek veriliyor. Üniversite şubelerimizin aldığı sorumluluğu ve diğer şubelerimizin verdiği desteği görüyor ve takdir ediyoruz” diye konuştu.
Akademik teşvik ödeneğinde yapılan değişikliğin ortaya çıkardığı adaletsizlik düzeltilmelidir
Genel Başkan Ali Yalçın, maç devam ederken kural değiştirme gafleti yüzünden akademik personelin geçmiş çalışmalarını ve kariyer planlamaları doğrultusundaki akademik faaliyetlerini hiçe sayan teşvik ödeneği yönetmeliğindeki değişikliğin yürürlük tarihi ile mağduriyete sebep olan hükümlerin düzeltilmesi gerektiğini söyledi.
Akademisyenlerimiz ek ders mecburiyetinden kurtarılmalıdır
Üniversitelerde fikir, patent ve bilimsel bilginin üretilebilmesinin yolunun akademisyenlerin ek ders mecburiyetinden kurtarılmasından geçtiğini kaydeden Yalçın, “İş güvencesini esas alan, mevcut 33/a, 50/d gibi geçici çalışma biçimlerini ortadan kaldıran, özlük haklarını geliştiren, akademik gelişme ve akademik kariyer hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak yeni bir akademik istihdam modeli hayata geçirilmelidir” ifadelerini kullandı.
Yükseköğretim sisteminde yeni bir bakış açısına ihtiyaç var
Eğitim-öğretim ve bilimsel çalışmalarda yeni ufuklar açacak, üretilen bilgilerin hayata geçmesini sağlayacak, katılımcı bir yönetim anlayışını esas alan üniversal normlar ışığında akademik özgürlüğü, akademik kariyerde liyakati esas alacak yeni bir yükseköğretim kanununa ihtiyaç olduğuna işaret eden Yalçın, şöyle devam etti: “Mevcut yükseköğretim sisteminin işleyişi ve yapısı, ülkemizdeki demokratik gelişimlere, toplumsal özgürlük alanlarının genişlemesine aykırı bir görüntü oluşturmaktadır. Üniversitelerde keyfî tutumlar sergilenmekte, haksız tasarruflar, hukuksuz işlemler tesis edilmektedir. Üniversite yönetimlerinin keyfî tutumlarını ortadan kaldıracak, yetkilerini sınırlayacak, tasarruflarını denetim altına alacak bir mekanizma şarttır.”
Öğretmenlik meslek kanunu gecikmeden çıkarılmalıdır
Sosyal ve ekonomik statü açısından medeniyetimizin öğretmene yüklediği değeri gerçekleştirmeyi sağlayacak bir Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmasının gerekli ve zorunlu olduğunu kaydeden Yalçın, “Eğitim-Bir-Sen olarak, hedefler ve gerçekler bağlamında her şeyi içinde barındıran bir kanun içeriğinin oluşmasının mümkün, öğretmenin itibarını hem yükseltmeye hem de korumaya garantör vasfı taşıyan hükümlerin elzem olduğuna inanıyoruz. Meslek kanununun yapılması için gereken talep de yazılması için gereken birikim de var. Geriye, kanunun yapımını hızlandıracak, yazımını sağlayacak idare ve irade kalıyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması hedefine, 11. Kalkınma Planı’nda da Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Eğitim Vizyonu’nda da yer verilmesi, hem talebemizi doğruluyor hem tepkimizi haklı kılıyor. Bu doğrultuda yetkililer gerekli adımları atmalı; öğretmenlerimizin haklarını koruyacak, çalışma şartlarını iyileştirecek, şiddeti de önleyecek meslek kanunu artık çıkarılmalıdır” dedi.
Öğretmenlerimizi şiddetten koruyacak mekanizmalar geliştirilmelidir
“Katledilen, dövülen, onuruyla oynanan öğretmenlerimizi görmek, duymak canımızı acıtıyor, öfkemizi büyütüyor. Kaybedecek zaman yoktur” diyerek sözlerini sürdüren Yalçın, eğitim çalışanlarına şiddete müsamaha gösterilmeyeceği noktasındaki kararlılığın ortaya konulması, öğretmene sahip çıkacak, eğitim çalışanlarına yönelik şiddete karşı caydırıcı mahiyette bir yasal düzenlemenin ivedilikle yapılması gerektiğini vurguladı.
Eğitim kurumu yöneticiliği kariyer mesleğine dönüştürülmelidir
Yalçın, eğitim kurumu yöneticiliğinin kariyer mesleğine dönüştürülmesi çağrısında bulunarak, şunları söyledi: “Halen ikinci görev statüsünde devam ettirilen eğitim kurumu yöneticiliği, “Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer” raporumuzda tanımladığımız, Bakanlığın da 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde betimlediği şekliyle profesyonel meslek statüsüne kavuşturulmalı, kazanılmış haklar korunarak özlük hakları liyakat ve mesleki ilerleme ekseninde geliştirilmelidir.”
3600 ek gösterge vaadi artık yerine getirilmelidir
3600 ek gösterge vaadinin üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen, üstelik 100 Günlük Eylem Planı’na yazılmışken hâlâ somut bir adım atılmamış olmasının kamu görevlilerini huzursuz ettiğine dikkat çeken Yalçın, 2023 Eğitim Vizyonu’nda da yer verilen 3600 ek gösterge sözünün, tüm eğitim çalışanlarını kapsayacak şekilde yerine getirilmesi gerektiğini kaydetti.
Darbecilerin izleri tamamen silinmeli, darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği değiştirilmelidir
Kamusal alan yalanıyla yıllarca kadınlara ve kız öğrencilere yönelik uygulanan kılık ve kıyafet dayatmasının, verdikleri mücadele, yaptıkları eylem ve etkinlikler sonucunda kaldırıldığını, kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ ibaresinin yönetmelikten çıkarılmasıyla kadının kamu hizmetine katılımında bir engelin aşıldığını; Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te de yapılan değişiklikle öğrencilere kılık ve kıyafet dayatmasının kaldırılmasının son derece önemli bir adım olduğunu ve bir yasağın daha tarihe karıştığını hatırlatan Yalçın, kamu görevlilerini ilgilendiren çerçeve yönetmelikte acilen değişiklik yapılması ve altı yıldır sürdürdükleri serbest kıyafet eylemi gerekçelerinden olan erkek kamu görevlilerine kılık ve kıyafet dayatmasından da vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
Aileye saldırılırken susup yerimizde oturamayız
Ali Yalçın, toplumsal şiddeti kadına müşahhas kılarak cinsiyet üzerinden feminist ve eş cinsel bir ideoloji üretmeye çalışan karanlık lobilerin dayattığı kavram ve söylemlerden, mevzuat ve projelerden uzak durulmasını isteyerek, “Küresel bir sorun olan şiddete karşı geleneği, örfü, dini olağan şüpheli ilan etme hatasından dönülmeli; kadına şiddet de dâhil, her türlü şiddete karşı istişareye dayalı, medeniyet değerlerimizle uyumlu çalışmalar yapılmalıdır” diye konuştu.
Genç Memur-Sen, dalgakıran bir gayretin adıdır
Aileye saldıranların, ailenin en masum bileşenini, gençleri hedef aldıklarını ifade eden Yalçın, “Gençlerimiz hedonizmin, bencil bireyciliğin, inançsızlığın anaforuna sürüklenmeye çalışılıyor. O yüzden gençlik örgütlenmemize büyük iş düşüyor. Bir ultra-seküler dip dalgayla bütün geleneksel yapımızı yıkmak isteyenlere en büyük cevabı gençlerimiz, Genç Memur-Sen’imiz verecektir, çalışmalarıyla veriyor da. Genç Memur-Sen, bir dalgakıran, bir dalga kuran gayretin adıdır. Okuyan, düşünen, üreten, hak arayan, hakikati haykıran bir gençlik karşısında hiçbir ifsat odağı başarılı olamaz. ADEM Öğrenci Topluluğu ile üniversitelerde fikir dünyamız zenginleşiyor, ‘Bir Bilenle Bilge Nesil” çalışmasıyla okullarımızda gençlerimiz kitapla tanışıyor, bilgiyle donanıyor. Geçen yıl 6 bin öğretmen, 65 bin öğrenci, 195 bin kitap kapasitesine ulaştık. Bu yıl hedef, 10 bin öğretmen, 100 bin öğrenci, 500 bin kitap! Yedi Bölgede Yedi Güzel Adam Kütüphanesi projesi kapsamında 4 yılda yedi bölgede 28 kütüphane kurduk. Amacımız, Türkiye’nin bütün il ve ilçelerinde bu kütüphaneleri yaygınlaştırmak, gençlerimizi ‘Yedi Güzel Adam’la buluşturmaktır. Ben bu büyük ve anlamlı projeleri sahiplenen, özenle yürüten bütün arkadaşlarıma, genç kardeşlerime teşekkür ediyorum” açıklamasında bulundu.
Kadınlarımızın sendikal faaliyetlerdeki etkinliği her geçen gün artıyor
Kadın kamu görevlilerinin, kadın eğitim çalışanlarının sayısının eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda erkekleri geçtiğini belirten Yalçın, “Kadın komisyonlarımız eliyle sendikalarımızda da kadın faaliyetlerinin farkındalığı giderek yükseliyor. Millî eğitimde, üniversitede sendikamızın üyesi olan kadınlarımızın sendikalı olmak kadar sendikacı olma gayretleri her geçen gün artıyor. Mart ayında gerçekleştireceğimiz ‘Kadın Komisyonları Türkiye Buluşması’ kadın sendikacılarımızın temposunu da üye kaydetmedeki gayretlerini de artıracaktır” şeklinde konuştu.
15 Mayıs’ta sendikal gelenek bozulmayacak, büyüklüğümüz bir defa daha tescillenecek
Saldırılara, tezvirata, kirli hesaplara verilecek en güzel, en etkili cevabın, 15 Mayıs’a kadar sahada arı gibi çalışmak, ziyaret edilmeyen iş yeri, üyelik teklif edilmeyen kamu görevlisi bırakmamak, sendikamıza on binlerce yeni üye kazandırmak olduğunu dile getiren Yalçın, “O hâlde, 15 Mayıs’a kadar durup dinlenmek yok. Üyelerini artıramayanlar, büyüyemeyenler bizim küçülmemizi bekliyorlar. Bu teşkilatta bu irade varken daha çok beklerler. Sendikacılıkta, ilk başlarda büyümek için üye kaydetmek, zirveden sonra üye kaybetmemek önemlidir. Kazanım üretmek kadar, üretilen kazanımı emek hırsızlarından sakınmak da gereklidir. Her ikisi için de sahada olmak gerekir, sahayı boş bırakmamak, üyenin hukukunu korumak, hatırını hoş tutmak gerekir. 15 Mayıs’ta sendikal geleneği bozmayacak, büyüklüğümüzü bir defa daha tescil edeceğiz” dedi.
Bizim davamız yaralara merhem olma davasıdır
Yalçın, Eğitim-Bir-Sen’in, kuruluştan yükselişe, zerreden zirveye, yerelden evrensele doğru yürüyüşünde milletle aynı safta, insanlıktan yana olduğunu, özgürlükleri artırmanın, adaleti hâkim kılmanın mücadelesini verdiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz, makamdan ve masadan değil, alın teri dökülen mekândan ve emekçilerin bulunduğu sahadan sendikacılık yaptık. Bugünden geçmişe, zirveden yola çıktığımız ilk yere, yolculuğa başladığımız ilk güne bakıldığında, herkesin gördüğü emektir, erdemdir, halis niyet ve gayrettir. Bizler de ilk adımı atan öncülerimiz gibi, zirveden yeni ufukları, yeni ufuklardan yeni umutları hedefledik. ‘Yerimiz zirve, yönümüz ufuk, yolumuz yeni umutlardır’ dedik. Eğitim-Bir-Sen, basit ve günübirlik hedeflerin peşinde olanların değil, halis niyet ve gayret sahiplerinin omuzlarında yükseldi. Bizi diri tutan itirazlarımız, muhalif damarımız, mücadele azmimizdir. Bizi değerli kılan, mücadele ruhuyla kazandırdıklarımız, hakkı ve hakikati haykırmamızdır. Biz Eğitim-Bir-Sen’iz, zulme, sömürüye, emperyalizme, kapitalizme karşı; emeğin, insanın, adaletin temsilcileriyiz. Bizim davamız bu ülkenin kalbinde, beyninde açılan yaralara merhem olma davasıdır. O nedenle, adanmak bizim için şahsi bir mesele değil, bir şahsiyet meselesidir. Şuur varsa aldanma, istikamet varsa şaşırma, teşkilat varsa yıkılma olmaz. Eğitim-Bir-Sen varsa zulme, zalime, hak yiyene, hukuk çiğneyene rahatlık olmaz. Eğitim-Bir-Sen varsa mazlum kimsesiz, mağdur gölgesiz kalmaz. Siz varsanız vesayet kalmaz, ihanet barınamaz. İyi ki varsınız, iyi ki birlikteyiz, iyi ki bu mücadelenin, bu kutlu ailenin içindeyiz.”
Açılış konuşmasının ardından, Genel Başkan Ali Yalçın, üniversite ve ilçe temsilcileriyle; Genel Sekreter Latif Selvi, şube sekreterleriyle; Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, teşkilatlanmadan sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mithat Sevin, mali işlerden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Basın ve İletişimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, basın ve iletişimden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Hukuk ve Toplu Sözleşmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın Yayla, hukuk ve toplu sözleşmeden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla; Eğitim ve Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Atilla Olçum, eğitim ve sosyal işlerden sorumlu şube başkan yardımcılarıyla bir araya gelerek, sendikal çalışmalara ilişkin istişarelerde bulundular.
Daha sonra, başkanlar kurulu toplantısı gerçekleştirildi, yapılan ve yapılması tasarlanan faaliyetler hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.